top of page

ŞEKER PORTAKALI- JOSE MAURO DE VASCONCELOS

Güncelleme tarihi: 4 Ara 2020


Zéze, beş yaşında (ancak romanımızda sürekli kendisini altı yaşında olduğunu söyler) bir çocuktur. Brezilya'da Bangu kasabasında yaşamaktadır. Ailesinin durumu pek iyi değildir ve bu yüzden bir çok sıkıntı çeker. Zéze zamanın çoğunu yaramazlık ve şaka yapmakla geçirmektedir.


Roman, ailenin yeni bir eve taşınma kararı almasıyla başlamaktadır. Zéze yeni evlerine geldikleri ilk gün, ailenin kendi aralarında bir oyun olarak oynadıkları, bahçedeki ağaçları paylaşırlar. Tüm ağaçlar sahibini bulmuş ancak Zéze'ye ağaç kalmamıştır. Bunu gören ablasını Zéze'ye bir şeker portakalı fidanı gösterir. Zéze çok hassas yaşıtlarına göre daha olgun bir çocuktur. Bu ağaç onun artık bir sırdaşı, en yakın arkadaşı olacaktır.


Zéze bilmediği kelimeleri, olayları yani yaşıtı gereği öğrenmesi gereken bir çok şeyi dayısı Edmundo, ona bir çok şeyi öğretir ve Zéze bu yaşlı dayısı ile zaman geçirmekten memnundur.


Romanda baş karakterimizin, fakirlik ve sıkıntılı geçmişi bölümler halinde verilmektedir. Bu anılardan birisi de Noel gecesidir. Noel gecesi hediye almak için kiliseye kadar koşmuş ama yetişememiştir. Kendisine kimse tarafından hediye alınmamış, sabah da hediye gelmeyince Zéze artık dayanamayıp isyan etmiştir. Babası Zéze'nin isyan edişine çok üzülmüştür. Bunu fark eden Zéze babasının gönlünü almak için bir gün boyunca çalışmış ve babasına bir paket sigara alarak, babasından özür dilemiştir.


Bir diğer anısında yolda bulduğu bir çorabı yılana benzeterek istemeyerek de olsa hamile bir kadını fazlasıyla korkutmuştur. Ve yaptığı yaramazlıkları öğrenen ailesi, Zéze'yi sürekli dövmektedirler.


Zekasından dolayı erken yaşta okula başlayan Zéze, okul hayatında çok uslu ve başarılıdır. Okul hayatı boyunca bir tek yaramazlık yapmıştır oda abisi Totoca'nın isteği üzerine kendi yerine bir çocukla dövüşerek, dayak yemesi olmuştur.


Ailesi tarafından haylaz ve baş belası olarak görülmesine, içinde bir şeytanla doğduğu dahi söylenmesine ve sürekli dayak yemesine rağmen kendisinden daha büyük yaştaki insanlarla dostluk kurmayı başarmaktadır.


Kendisinden büyük olan arkadaşlarından biri Ariovaldo isimli bir şarkıcıdır ve her salı mahalleye gelerek, şarkı söyleyip kâğıtlara yazılı şarkı sözlerini satmaktadır. Zezé de okuldan kaçarak şarkı söylemesini çok sevdiği bu kişiye yardımcı olmaya başlar. Birlikte şarkı söyleyerek daha çok para kazanmaktadırlar ve Ariovaldo da her gün bir şarkı sözünü ablasına götürmesi için Zezé’ye vermektedir. Bu ortaklık babasının şarkı sözlerini ahlaksız bulup, Zezé’nin Ariovaldo’nun yanına gitmesini yasaklamasına kadar devam eder.


En iyi dostu ise Manuel Valaderes olmuştur. Zezé’nin sevdiği şeylerden biri arabaların arkasına atlayıp bir süre gitmek ve sonra atlamaktır. Buna “yarasalık yapmak” adını vermiştir. Ancak çocukların hiçbiri Manuel Valaderes’in yani Portekizli’nin arabasına bu şekilde binmeye cesaret edememektedir. Bir gün Zezé, arkadaşlarına da gösteriş yapabilmek için bunu denemeye kalkar ancak yakalanır ve Portekizli’den hafif de olsa bir dayak yer. Bu olaydan sonra Portekizli yanından geçerken Zezé’ye korna çalarak selam vermeye başlamıştır. Zezé ilk başta bu selamlamaları görmezden gelir ve karşılık da vermez. Ancak bir gün komşusunun bahçesine gizlice girdiğinde ayağını bir cam parçası derin biçimde keser. Sekerek okula giderken Portekizli yanında durur ve sivrisinek lakabını taktığı Zezé’yi arabasına alıp doktora götürerek yarasını diktirir, aşısını yaptırır. Bu olaydan sonra Portekizli ile çok iyi dost olurlar.


Günün birinde önce ablası, sonra babasından yediği iki ağır dayak sonrasında kendini öldürmeye karar verir ve bu kararını Portekizliye açıklar. Yaşlı adam konuşmalarıyla Zezé’nin bu kararından vazgeçmesini sağlar. Birlikte hafta sonu balık avlamaya giderler ve piknik yaparlar. Burada Zezé kendisini babasından istemesini, babasının bir boğazdan kurtulmak için memnuniyetle vereceğini ve artık onun çocuğu olmak yönündeki isteğini bildirir. Portekizli bunu yapamayacağını söyler ancak onu her zaman oğlu gibi seveceğine söz verir.


Bu olayın kısa süre sonrasında abisinden belediyenin yolları genişleteceği ve hendekleri kapatacağını ve şeker portakalı ağacının da kesileceğini öğrenir. Yine aynı günlerde sınıfa giren bir çocuktan şehir içinden geçen yük treni Mangaratiba’nın Portekizli’nin otomobiline çarptığı haberini alır. Portekizli’nin ölümü üzerine ağır biçimde hastalanarak günler boyunca yatakta kalır. Evdekilerin Portekizli’den haberleri olmadığı için bu hastalığın şeker portakalının kesileceğini öğrenmesinden kaynaklandığını düşünürler. Hastalığı esnasında tüm mahalle, öğretmeni ve hatta Ariovaldo dahi ziyaretine gelir. Uzun bir süre hasta olarak yattıktan sonra iyileşir. Ancak artık hayatında Portekizli yoktur. Evindeki hiç kimse de üzüntüsünün gerçek nedenini anlayamayacaktır. Kitap yazarın Portekizli’ye yönelik veda sözleriyle sona erer.





Comments


bottom of page