Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
- Davutburak Dündar
- 20 Tem 2020
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 4 Ara 2020
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu Özeti
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, ünlü bir yazar olan R’nin Viyana’ya geri dönmesiyle başlıyor. R, seyahat sonrası eline geçen bir mektubun üzerinde yazan “Beni hiç tanımamış olan sana” hitabı ile başlayan mektubu okumaya başlıyor ve bu noktadan itibaren hayatına başka bir pencereden bakacağı bir yolculuğa başlıyor.
Roman bir kadının elinden yazılan çocuğunun ölümü ile başlayıp kendi ölümü ile sonlanan bir kesit arasına sığdırılmış kadının hayatını anlatıyor. Kadın ilk gördüğü andan itibaren adama aşık oluyor ve onu ömrünün sonuna kadar vazgeçmiyor. Hiçbir ilgi ve sevgi göstermemesine karşın sadece bir iki kere adamla olmasını kendine lütuf sayarak yaşamaya devam ediyor. Ta ki çocuğu hayata gözlerini yumana kadar. Kadın, R’den ona kalan en değerli hazinesi yani çocuğunu kaybedince bu mektubu yazmaya karar veriyor. Ama kadın ölmemesi durumunda mektubu adama vermeme ve sonsuza dek susma kararı alıyor.
Aslında kadın adamın hayatının her daim içinde olmasına rağmen adam kadını asla hatırlayamıyor. Mektup bittiğinde ve her şey ortaya çıktığında bile kadın, adam için daima bir yabancı. Kadının zorlu bir hayat yaşıyor. Kadının hayatına R. ilk dahil olduğu zaman 13 yaşında daha küçük bir çocuktu ve küçük yaşta babasını kaybeden annesi ile birlikte yoksul bir hayat sürüyordu. Daha onu görmeden ona aşık olmuş ve sadece onu düşünmeye başlamıştı. Hayatı boyunca görünmez olan kadın, annesi başkasıyla evlenip başka bir yere taşınmak zorunda kalınca hayatının mahvolduğunu, onu asla göremeyeceğini düşünüyor ve adama gidiyor. Kapıyı kendini zorlayarak çalıyor ve kimse açmayınca eve geçip bekliyor. Saatler boyunca aşık olduğu adamı bekliyor ve adam bir kadınla eve dönünce her şey, tüm hayalleri yıkılıyor. Onu evden zorla alıp Innsbruck’e götürdüklerinde ayak direyecek gücü kalmamış oluyor. Sanki bir yabancı gibi ailesi dahil her şeyden uzak yaşıyor. Belki bedeni burada olsa da aklı ve ruhu Viyana'da R. nin yanında oluyor
Viyana’ya döndüğünde bir şekilde adamla karşılaşıyor ve adam tüm çapkınlığıyla kadını ikna edip (!) yemeğe çıkarıyor. Üç gece birlikte olmalarından sonra R seyahate çıkıyor ve kadına ona ulaşacağını söylüyor. Adam asla kadına ulaşmıyor ve geçmişteki bir anıya dönüşüyor kadın onun için.
Kadın hamile kalıyor ve çocuğunu, hayatını adadığı aşık olduğu adamdan geriye kalan tek hazinesini, doğuruyor. Onu yoksul büyütmemek için kendini onun deyimiyle satıyor. Birkaç kez evlenme teklifi alsa da kendini daima ona sunmaya hazır olabilmek için evlenmiyor. Ve bir gece yine karşılaşıyorlar. Adam, kadını hatırlamıyor. Her yıl adam doğum gününde adama çiçekler yolluyor fakat adam kimin yolladığını merak dahi etmeden yaşıyor. Ve kadın, R’nin hayatında sadece güzel yüzlü, bir yabancı olarak intihar ediyor.
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu romanı hakkında değerlendirmeme gelecek olursak. Kitap baştan sona iki bilinmeyen insanın kadının gözünden hayatını anlatıyor. Zweig, hayatta olduğu süre zarfında Freud’u yoldaşı olarak görüyor ve psikanaliz yöntemini taktir ediyor. Bundan olacak ki “Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu” adlı kitabı genel olarak bir ruh hali ve insan psikolojisini anlatıyor. Kadının duygusal çöküntülerini, hayatının iniş çıkışlarını ve ruh halindeki sürekli değişimi yansıtıyor. Adam gözünde yalnızca hayalet olan kadının, adama duyduğu koşulsuz aşkı konu alan kitap aslında psikolojiye dayanıyor.
Bence, psikolojik bir kitap olmasından dolayı tabi ki psikoloji kitapları sevenlerin okumasını tavsiye ederim. Açıkçası ben kitabın konusunu beğenmedim çünkü bir insan bu kadar sessiz ve aşırı duygusal olmamalı. Ancak okunmayacak bir kitap değil, herkes okuyabilir zaten kısa ve sürükleyeci.
https://images.app.goo.gl/x6BU2V6eGEkqgqqM7
Comments